18 Eylül 2024 Çarşamba

Dip


Ve ansızın,
Bir çığlık gibi lakin ağır bir şekilde,
Bu şehir gözlerimde çürüdü.
Ben puslu bir gökyüzü hayal etmemiştim halbuki.
Her ne kadar yaşlı olsa da volkanlar.
Elbette kopuktu zaman, elbette yollar ayrıydı ancak,
Soğuk kış geceleri en büyük şahidiydi bu güzün.
Bu gelip geçen mevsimler,
Ve yakamdan koparıp atamadığım yaşamak kuralı...

Kayıp tarihin ilk çağlarında oysaki cahildik.
Cümleler ve yasalar o kadar yakmıyordu canımızı.
Lakin sustuk ve kelimeler gözümüzde büyüdü,
Umudumuz yerine...
Bilseydim en başında, yapmazdım.
Ben yolun başında olsaydım başka başka alemlere koşardım.
Ayağım kanasın kanamasın, çakıl taşlarına aldırmadan.

Ancak şimdi büyüyoruz.
İzin verilmemesi gereken günahlar çiziyor sırtımızı.
Eksik kalan bir günü taşıyoruz.
Ben azat etmiyorum zamanı, aksine,
Ne varsa çekilmesi gereken ceza olarak,
Hepsini boynumdan akan kanla kabul ediyorum.
Kutsuyorum kimsesizliğin o muhteşem mimarisiyle.
Tanıyamayacağımı adım gibi biliyorum saklanan ecelimi.

Aklımdan almıyor şüpheyi, şayet alsaydı kalmazdım köşelerde.
Ömür boyu uzayan bu bitmek nedir bilmeyen yolda,
Kaldığım kısa bi' an çıkmazıysa hayat,
Reddediyorum renkleri, karşı geliyorum doğaya.
Ölüm uğruna doğmak çarkı görevimden istifa ettiğimden beri,
İnsanlarca bahşedilen kıyametleri sineme çekip durdum.
Bakire anneler de tanıdım, kanatsız melekler de...
Ancak yorgunum, yaşamaktan daha çok yoruyor beni yaşam.
En yasaklı kelimeydi benim için huzur.

Doğduğumda ismim okundu kulağıma.
Sonrasında ise kimse konuşmadı.
Bilmeden ilerledim hayatın savaş sığınaklarına.
Uyandığımda kefenimdi bayrağım.
Sustum.
Üç gece bin ömür sustum.
Kadehlerin eşiklerinde alkolle kutsandı vücudum.
İstemeye istemeye kendimi sokaklara adadım.
Koştum...

Ben varamadım hiçbir yere, hiçbir noktaya.
Vazgeçtim varılacak bir diyardan.
Sürgün ömrü yaşadım gün çekilmiş gözlerimle.
Bakmadım da görmedim de.
Doğru ya da yanlış önemi olmaksızın,
Ne çıktıysa karşıma teslim oldum.
Aynada gördüğüm yüz bana ait değildi sabah.
Az yaşadım çok içtim, utanmadım.
Şayet utanmam gerekseydi doğmazdım.
Bu da başka iki bilinmeyenli denklemiydi var oluşun.
Kim olduğum ve olacağımın o karanlık yüzü...

Dönüşüm, dönüşüm ve o lanet dönüşüm.
Geçen her bir zaman ve ömrümden kopan bir parça...
Kırıntılarla yolumu bulmaya çalışıyorum.
Oysaki uyandığımda alıp götürürdü geceyi rüzgar.
Ben yine kaybolurdum.
Ben yine alemlerce yol, saatlerce intihar teper,
Yine geceyi mezarımda okşardım, ağlardı ay.

Yine de severdim, ne olursa olsun arardım.
Bulmaktan ziyade kendimi adardım.
Bir hiç uğruna, bir yanılsama uğruna.
Her daim ancak hiçbir yerde.
Gerek en uzak gerekse en yakından.
Gece gündüz demeden,
Bir ömür uğruna...
Ancak bi' an uğruna...
O çıkmazlar ve akıp geçen,
Seller, yağmurlar, felaketler, hepsi...