Dünyanın hiçbir yerinden anıyorum adını artık.
Doğmuş ateşin ecelinin bu denli sinsi,
Bu denli ikiyüzlü ve siren dolu olacağını.
Ne tanrı bekleyebilirdi sitemkar,
Ne de melekler göğe bakabilirdi ağlamaklı.
Sükutun isyan bayrağını çektiği bu krallıkta,
Mahşerin dört atlısı çiğniyor umutlarımı,
Kabuğu kırılıyor cesedimin, gidiyorsun...
Doğmuş ateşin ecelinin bu denli sinsi,
Bu denli ikiyüzlü ve siren dolu olacağını.
Ne tanrı bekleyebilirdi sitemkar,
Ne de melekler göğe bakabilirdi ağlamaklı.
Sükutun isyan bayrağını çektiği bu krallıkta,
Mahşerin dört atlısı çiğniyor umutlarımı,
Kabuğu kırılıyor cesedimin, gidiyorsun...
Başıma geçirdiğin tacı,
Ölümünü tanıdığımdan beri taşıyıp durdum.
Bir veba gibi yayıldı çoğul ümitsizliklerimiz.
Kanımıza zehir karıştı.
Günahlarımıza dahi ağlayamaz olduk.
Duvarlar ördük gözlerimize, ziyaretçi kabul etmedik hiç.
Sırtına değdirdiğin tüm kırbaçları,
Ben aldım elime artık.
Bu kış ayazında, yeniden ve yeniden,
Doğacak güneşe aldırmadan,
Çiziyorum haritasını bu intiharın.
Bir veda busesinden ziyade,
Bir iç kanaması, ölüm gülümsemesi,
Ateş başında ellerini ısıtmaya çalışan çocukların yalnızlığı,
Ağır adımlarla gelen ecel korkusu,
Ve daha bir yığın yıkımla, kıyametle,
Nefesimi kesen şehvet dolu öpüşlerle,
Terk edişlerle, terk edilişlerle,
Hatalarla, doğrularla,
Bu lanet diyarın haksızlık dolu kurallarıyla,
Ve bu silinmez yazgıyla,
Bedenim, nefesim, ruhum, geçmişim,
Var oluşum, en kutsi şiirim,
Deli eden tutkum ve süreksiz uğultum,
Göçüyorsunuz...
Ancak saklıyorum hepinizi,
Zindanlara, satırlara, aklıma ve göğüs kafesime.
Ölümünü tanıdığımdan beri taşıyıp durdum.
Bir veba gibi yayıldı çoğul ümitsizliklerimiz.
Kanımıza zehir karıştı.
Günahlarımıza dahi ağlayamaz olduk.
Duvarlar ördük gözlerimize, ziyaretçi kabul etmedik hiç.
Sırtına değdirdiğin tüm kırbaçları,
Ben aldım elime artık.
Bu kış ayazında, yeniden ve yeniden,
Doğacak güneşe aldırmadan,
Çiziyorum haritasını bu intiharın.
Bir veda busesinden ziyade,
Bir iç kanaması, ölüm gülümsemesi,
Ateş başında ellerini ısıtmaya çalışan çocukların yalnızlığı,
Ağır adımlarla gelen ecel korkusu,
Ve daha bir yığın yıkımla, kıyametle,
Nefesimi kesen şehvet dolu öpüşlerle,
Terk edişlerle, terk edilişlerle,
Hatalarla, doğrularla,
Bu lanet diyarın haksızlık dolu kurallarıyla,
Ve bu silinmez yazgıyla,
Bedenim, nefesim, ruhum, geçmişim,
Var oluşum, en kutsi şiirim,
Deli eden tutkum ve süreksiz uğultum,
Göçüyorsunuz...
Ancak saklıyorum hepinizi,
Zindanlara, satırlara, aklıma ve göğüs kafesime.
Şayet bir gün, bir mermi daha fazla dayanamayıp,
Cezasını kesmek isterse yüreğimin,
Vasiyetim olsun ne yazdıysam,
Ne yaşamış veyahut yaşayamadıysam.
Acılar en az kelimeler kadar kalıcı...
Cezasını kesmek isterse yüreğimin,
Vasiyetim olsun ne yazdıysam,
Ne yaşamış veyahut yaşayamadıysam.
Acılar en az kelimeler kadar kalıcı...
Biliyorum, koptu can damarım.
Ciğerlerimin istifası bir kenara dursun,
Tüm vücudumun çığlığı titretiyor içimi.
Karşımdaki beyaz duvarlara baktığımda,
Gözyaşların karışıyor kanıma.
Ağlıyorsun, cesedimi yıllar önce gördün.
Anlıyorsun, bu dünyada bana bir yer olmadığını artık.
Hediye diyorsun, söyle bana:
Ölüm bir hediye midir sevgilim?
Bir insanın avcuna kıyameti bırakıp,
Gitmek midir doğru olan?
Elbette biliyorum, kabul de ediyorum,
Ancak bu sonsuz döngü,
Senelerdir yaşadığım kişisel intiharlar...
Neyden bahsediyorsun sen?
Esas ölü benim, esas ağlayan, esas kanayan.
Ömrümce dilediğimi bana bir ders olarak verdin sen.
Benim ahiretim kaçmakmış.
Benim cezam bizi yok saymakmış.
Ben en uçsuz cehennem kuyularında,
Özgürlük ve var olmak adına,
Zebanilere göğüs gererek, şeytanı katletmek için,
Elimden geleni yaparak,
Yanarak ve yazarak yaşadım.
Bu denli günahın ve lanetin kucağında,
Hayatımın bekaretini verdim.
Bir adam yarattım, bir diyar, yeniden doğuş,
Bebek ve umut gibi,
Varlık, heplik ve anlama savaşı...
Her gece çaldım kapını.
Bazen nerede neden olduğumu anlamlandıramadın.
Sen içindeki kız çocuğunun korktuğu, ağladığı,
Yüreğinin ve ruhunun en kasvetli arafında,
Kim olduğunu dahi sorgularken,
Yaşamak haramdı sana.
Sevmek haramdı, bakmak haramdı.
Nefes almak, yürümek, dokunmak, var olmak,
Hepsi, neye sahipsen tüm yalnızlığınca,
Ne dilediysen, ne için öleceksen,
Yaşamdan vazgeçip ölüme koşabileceksen,
Haramdı.
Ben seni, ne kadar tırmanırsam tırmanayım bulamayacaktım.
Sense benim ne denli yandığımı, kül olduğumu,
İzlemekten başka bir şey yapamayacaktın.
Ciğerlerimin istifası bir kenara dursun,
Tüm vücudumun çığlığı titretiyor içimi.
Karşımdaki beyaz duvarlara baktığımda,
Gözyaşların karışıyor kanıma.
Ağlıyorsun, cesedimi yıllar önce gördün.
Anlıyorsun, bu dünyada bana bir yer olmadığını artık.
Hediye diyorsun, söyle bana:
Ölüm bir hediye midir sevgilim?
Bir insanın avcuna kıyameti bırakıp,
Gitmek midir doğru olan?
Elbette biliyorum, kabul de ediyorum,
Ancak bu sonsuz döngü,
Senelerdir yaşadığım kişisel intiharlar...
Neyden bahsediyorsun sen?
Esas ölü benim, esas ağlayan, esas kanayan.
Ömrümce dilediğimi bana bir ders olarak verdin sen.
Benim ahiretim kaçmakmış.
Benim cezam bizi yok saymakmış.
Ben en uçsuz cehennem kuyularında,
Özgürlük ve var olmak adına,
Zebanilere göğüs gererek, şeytanı katletmek için,
Elimden geleni yaparak,
Yanarak ve yazarak yaşadım.
Bu denli günahın ve lanetin kucağında,
Hayatımın bekaretini verdim.
Bir adam yarattım, bir diyar, yeniden doğuş,
Bebek ve umut gibi,
Varlık, heplik ve anlama savaşı...
Her gece çaldım kapını.
Bazen nerede neden olduğumu anlamlandıramadın.
Sen içindeki kız çocuğunun korktuğu, ağladığı,
Yüreğinin ve ruhunun en kasvetli arafında,
Kim olduğunu dahi sorgularken,
Yaşamak haramdı sana.
Sevmek haramdı, bakmak haramdı.
Nefes almak, yürümek, dokunmak, var olmak,
Hepsi, neye sahipsen tüm yalnızlığınca,
Ne dilediysen, ne için öleceksen,
Yaşamdan vazgeçip ölüme koşabileceksen,
Haramdı.
Ben seni, ne kadar tırmanırsam tırmanayım bulamayacaktım.
Sense benim ne denli yandığımı, kül olduğumu,
İzlemekten başka bir şey yapamayacaktın.
Tanrı bizi, kaybolmamızı sağlayarak cezalandırdı.
Aynı dünyada olmamıza rağmen bulamayacaktık.
Oysaki evrenler fark etmeksizin,
İkimizden birinin bir yeri sancısın,
Hemen koşup biterdik yanımızda.
Aynı dünyada olmamıza rağmen bulamayacaktık.
Oysaki evrenler fark etmeksizin,
İkimizden birinin bir yeri sancısın,
Hemen koşup biterdik yanımızda.
En imkansız bağı, en imkansız yerde,
En imkansız zamanda, en imkansız sebeple,
En imkansız şekilde kestik.
Bıçağın körelmişti esasen, işe yaramadı.
Ben izin verdim, bıraktım ellerimi.
Zaten muafım bir senedir yeryüzünden.
Zaten düşsem parçalanmaz bedenim.
Kopmaması için bıraktım.
Muhteşemliğini en azından izleyebileyim.
En imkansız zamanda, en imkansız sebeple,
En imkansız şekilde kestik.
Bıçağın körelmişti esasen, işe yaramadı.
Ben izin verdim, bıraktım ellerimi.
Zaten muafım bir senedir yeryüzünden.
Zaten düşsem parçalanmaz bedenim.
Kopmaması için bıraktım.
Muhteşemliğini en azından izleyebileyim.
Hiçbir yerdeyim artık.
Çürüğüm.
Aldığım nefes bile daraltıyor içimi.
Gidiyorum.
Terk ediyorum bu satırları bir süreliğine.
Bu sancı için,
Ruhum yeterli kelimeye sahip değil.
Bu yıkım,
Kıyamet, veda...
Çürüğüm.
Aldığım nefes bile daraltıyor içimi.
Gidiyorum.
Terk ediyorum bu satırları bir süreliğine.
Bu sancı için,
Ruhum yeterli kelimeye sahip değil.
Bu yıkım,
Kıyamet, veda...
Hainiz sevgilim, dünya utansın.
Haklıyız haksız olduğumuz kadar.
Kaderden nefret ediyorum.
Etmeyeceğim...
Haklıyız haksız olduğumuz kadar.
Kaderden nefret ediyorum.
Etmeyeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder