Tavanda sallanmakta cesedim, aman üzerinde izmarit söndürmeyin!
Karışmasın kanım kül rengi bulutlara, neye sahip değilsem boğsunlar beni bir gece vakti.
Bu su birikintisine her bakışımda sanki ruhumdan bir parça kopuyor.
Kırgınlıklar bir kenara dursun, kabuğumun altında ezileli epey oluyor.
Sarı bir ışık lekeliyor melankolimi, bunun şerefine elimde bir kadeh şampanya.
Kendimi terk ettim...
Kendimi terk ederken yanımda kim varsa hepsinin katli vaciptir fetvası okundu.
Korkmadan ve umursamadan salladım bir cellat gibi kılıcımı.
Seneler de gözyaşlarım gibi akıp geçti yanaklarımdan.
Her bir ağlayışımın ardından nice çizgiler eklendi yüzüme.
Nice gölgeler eklendi gözlerime.
Kimim ben?
Ya da kimdim?
İşlediğim her günahın karşılığında karanlıkla kırbaçlıyorum sırtımı.
Çizdiğim resim çürüyor ve küflerini damarlarıma naklediyorum.
Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği...
Kelimelerimi dahi susturuyorum, bir ses etseler hemen dillerini kesecekmişim edasıyla,
Yeniden, yeniden ve yeniden zamanı alkolle idare etmeye çalışıyorum.
Gerçi o da fayda etmiyor artık vücudum daha fazlasını istiyor her geçen gün.
Öptüğüm yeryüzünün kırgınlığı ağıt yakıyorken mevcudiyetime,
Nasırlı parmak uçlarımı neşterle buduyorken tanrı,
Ve melekler birbirlerinin boğazına sarılıyorken sevdalarımdan mütevellit,
Ey artık ölmüş olan sevgi!
Söyle bana,
Dokunduğum tenler, ışığımı paylaştığım yürekler zehirliyorsa beni,
Cebimde de cennete dair geçerli hiçbir kuruş kalmadıysa,
Satacak neyim kalmıştı ki elimde?
Her sabah yüzüme bir tokat atıp ardından öpücük konduran rüzgar gibi,
Ben de bir o tarafa bir bu tarafa savruluyorum.
Bazen sevda sirenleri çalıyor kapımı.
Kısa bir süre için misafir edip onları postalıyorum.
Hiç gitmemeliydim çünkü biliyorsun,
Neyi istediysem bana en istemediğim zaman verdin.
Neyi istemediysem kendi ellerimle zorla canlarını aldım.
Ve şimdi muzaffer bir suçlu edasıyla her akşam,
Zincirlere vurduğum inancımın intikamını alıyorum.
Bazen ufak bankalar soyarak bazense çocukları katlederek.
O satırları ben yazmadım, o duyguları ben yaşamadım.
O kayalıklarda ya da duvar aralarında ağlayan da ben değildim.
Ne olduysa hepsi bir anda oldu, nefes dahi alamadan gerçekleşti...
Verdiğim sözü gerçekleştirmiş olmak için kendime verdiğim zamanın dolmasına dört sene kaldı.
Tutamazsam neler yapacağımı seninle konuşmuştuk.
O da ben değildim.
Gidersem eğer, ki gideli asırlar oldu esasen,
İyi mi yapacaktı beni yoksa riyakar mı?
Riyakar oldum baksana kendi yarattıklarımı dahi reddediyorum artık.
Yabancı ve sahte geliyor öz varlıklarım bile.
Sükuta kendimi hapsettikçe nasıl kurtulacağımı da unutuyorum.
Hayır kendimi şartlandırmıyorum, sadece aktaramıyorum işte.
Bir ölüm yası tuttum iki hafta kadar önce.
Her sene gittikçe azalan hazinemden pek bir şey kalmamışken elimde,
Kaybetmemek için onu muhafaza etmeye çalışırken,
Sanırım bu yasta elimde kalanın hepsini tükettim.
Bu konuda dahi sabırsızdım.
Ve her şeyi kanıksamış olmam sabırlı bir insan oluşumla karıştırıldı.
Oysaki içimde yüzyıllardır orada duran bir çocuk vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder