2 Ocak 2024 Salı

III.

 

Yeryüzünün ağırlığını kaldıramıyor artık ruhum.
Bakışlar boyu kül, aldığım nefeslerce pus...
Yırtıp attığım haritanın parçalarını,
Gömdüğüm mezarlarda arıyorum.
Doğacak olan güneş en çok senden çekiniyor.
Senden utanıyor, aydınlatıp yaktı bu yüzden.
İçimize gizlenmiş hayal torbaları dağılıyor.
Kanımıza zehir karıştı bir kere.
Her uyandığımızda cehennem görüyoruz haliyle.

Ben şimdi bir orta çağ hokkabazı olmama rağmen,
Hiçbir güllenin yıkamayacağı kaleler inşa ediyorum.
Bir set çekiyorum yalnızlığımıza.
Yasaklısın, gözlerinden okudum.
Yasaklıyım, başımdaki tetikle konuştum.
Yasaklıyız, denizin dalgaları kazandı.

Hür olmak adına tutsaklığımıza boyun eğdik.
Yazılı tarihin ilk çağları gibiydik, kuşkusuz.
En uzak yıldızları avcumuzda bulduk.
Yaşam ve ölüm dudaklarımızın arasındaydı.
Lakin sustuk, konuşabilecek herkesi idam ettik.
Kanattıklarımızı ise yok sayarak ilerledik.

Ve şimdi bir kolye asıyorum darağacına.
Artık ölüm yok sevgilim, yaşamın yanına gitti o da.
Bir biz kaldık geriye hiçbir yerinde dünyanın.
Hangi sokağı geçsem, hangi karanlığı işgal etsem,
Biliyorum ki senin korkularınla selamlaşmış olacağım.
Ben ciddiye almıyorum zamanı.
Olması gerektiği kadar yakın,
Olmaması gerektiği kadar uzaktı her şey.
Kanımız çoktan kurudu, temizleyemeyiz ellerimizi.
Bir saat kulesine rastlarsan eğer,
Zaferlerimizi düşün, yenilgilerimizden ders al.
Öğren, ancak öldürme...
Bırak daha fazla ne gözlerin konuşsun artık,
Ne de ben tetiği çekeyim.
Başını çevir, en iyi bildiğin kaldırıma çıkıp,
Devam et her ne yapıyorsan.
Bense kalelerin duvarları arasında,
Bir muhafız edasıyla,
Koruyacağım.
Her daim...
Ancak hiçbir yerde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder