8 Kasım 2022 Salı

Eylemsiz

 

Ve kanadı yeryüzü.

Henüz doğmamış bebeklerin cesetleri,

Veyahut rüyalarımızın nefesi kirletti bizi.

Geçtiğimiz her yolun ardında,

Hırçın bir bakış bıraktık,

Geçmeyen bir günün sarhoş öpücüğüne.


Şuurunu kaybetmiş dakikalardayken,

Çocukluğumdan kalma yanık bir ten kokusu...

Kaç tane kıyameti susturduğum bilinemez.

Teorik eylemlerle doluyorken vadesi hayatın,

Ağlıyorken kafesinde tanrı göğsümün,

Doğacak olan her günün intikamını alıyorum.


Elbette ki terk edilircesine öpüldükten sonra,

Yılların yorgunluğuyla yoğrulmuş vücudumun,

Yalnızlık köşeleri...

Her odacığında gizin,

Aşk yanıtı alan bir ruh yansıması yaşatır ışığı.

Saklanır gece, kaçar karanlık.

Tabiatına sadık lakin zaruri bir sebepten olsa gerek,

Tükenik bir ayna kırıntısı,

Ne geçmek nedir bilecek,

Ne de bu hastalığa bir deva getirecek.


Akıyor sisli gözlerimden kanattığım kağıdın mürekkebi.

Yazmak artık bir cenazeden farksız.

Bir din adamı olmamın aksine,

Toprağı ölüm kadar sevemeyen,

Aldığı nefesin dahi farkında olmayan,

Bir mezarcı misyonuyla döndürüyorsam kum saatini baş aşağı,

Parmak uçlarımı yakacak yegane şey zamanın ta kendisidir.


Yandığım ateşe tapıyorsam,

Beni yakanları anlamak yerine,

Dolduruyorsam hayatı delik ceplerime,

Koşuyorsam en şahsi ve yakın infazıma,

Yazılsın seng-i kabrime:

"Her şey bir ümitsizlikle başladı, doğdu.

Ve her şey bir ümitleyse son buldu, öldü."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder