6 Eylül 2021 Pazartesi

Utanç


Çığlığına karşı dahi kırgınken,
Yanıttan yoksun yaşayışlara tanıdık,
Kasvetli gecelere ise yabancı kalmışsam,
İçiyor olduğum şarabın uyuşturacağı tek şey,
Nefes aldığım vakit kanayan ciğerlerimdir...

Yaralı yaz gecelerine ihtiraslı bir suç örgütünün,
Polis sirenlerine karşılık attığı kurşunlar,
Yaşatır olmuştu bir bedevinin geçmişini.
Baktığım her anda bu şuursuz su birikintisine,
Boğulmaktaydı haykırarak yalnızlık.
Lakin tek bir cankurtaran bile kalmamıştı,
Bu şereften yoksun korkunç yeraltında.

Vazifelerime döndüğüm sırtımda,
Mazinin hatırası mevcut ise,
Ki ezelden beri mevcut,
Hala da galibi olmadığımın anlamını taşıyor,
Tanrının, hayatın bir de varlığımın...

Ben, gözleri zehirli bir din adamıydım.
Din adamı oluşum yüreğimden,
Zehrim ise ruhumdan gelmekteydi.
Fakat taşlı veyahut dikenli yolların yerlisiydim elbette.
Ruhtan yoksun kalabalığın biricik yalnızlığı...
Şaşırmamak gerekirdi haliyle,
Nice milyarderlerin koynunda uyuyorken,
An gelince kendi gözyaşlarımın tacirine dönüşmeme.

Azametine yenik düşmüş olma yanılgısı bir kenara,
Hıyanetine ihtimal veren olma hastalığından,
Ne müteşekkirim ne de isyankar.
Anlayacağın, anlatamıyorum.
Ne olursun kanattığım zamanın cenazesini,
Bir an evvel lütfet karanlığıma.
Zira bendim bu yolların tadını bilen.
Bendim bu ağaçların öfkesini taşıyan.
Bendim lakin,
Bir sen değildim.
Zaten bu yüzden başımı öne eğdim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder