Hep bilinmeden, adeta bir esir misali ilerledim,
Yüce volkanlara, hain parmaklıklara ve de darağaçlarına...
Meleğimin katilini yutan kara deliklerin,
Kana susamışlığıyla üstünü örtme çabalarım,
Gizlediğim yeminlerin akıbetini,
Bir kafesin içindeyken heba etti,
Ölümsüzlüğe hayran öfke nöbetleri...
Ölü bir ozanın düşüncelerini satma,
Aşkını ise yayma çabasından mıdır bilinmez,
Benliğimi ucuz tavernalarda kaybetme arzum.
Diktatörlüğünü ilan etmiş taşların üstünde,
Bulutlara intihardan bahseden bir zenci baktı yüzüme.
Birkaç damla gözyaşının ardından,
Yanmışlığına ithafen kanlı orkideler fırlattı tanrı.
Meleklerse hiç var olamamıştı.
Zamana aykırı firari sevdaları,
Adres sormadan, kusmak gibi bulma çabası,
Böylesine yaşanılmış bir yalnızlığın,
Son bir isteğinden farkı yoktu aslında.
Yerine getirmiş olmanın nefesiyle bir vazifenin,
Hırçın ulu uyumlarına kurban gidildi.
Çünkü gerçek mağaralarda gizliydi,
Yalanlardan oluşma bir kabusun aksine...
İnkar edilmiş bir kutsalın riyakar tövbesine karşılık,
Bastırılmış bir sancı alamazdı canımı,
Aksine yalnızca ağlatırdı bu merhum hayat duvarını.
Gaddarlığın şükran yemeklerinde,
Devrilmiş yüzlerce kazanda,
Yılların ağarttığı beyaz saçların,
Ve karanlığın çaldığı nefeslerin hürmeti vardı.
Ölürken birbirine bulanan vardiyaların,
Uykuya karşı sitemkar odalarında,
Sükutun başıbozuk ahengi,
Bir cennet çiçeği gibiydi lakin,
Aynı zamanda da cehennemin en kudretli sesiydi.
Paslanmış çukurlara armağan edilen şefkatle,
Evvela fırtınanın sesi kesildi bir halat gibi.
Ardındansa dualar edildi şahsi çaresizlik korkularına.
Hiçbir görüntünün aynı olmadığı aynalarda,
Kendi rengine sadık yansımaya inanmak,
Ne yazıktı ki en büyük hakaretti bahçelerimize.
Yabancı yüzlerdeki acımasız çürüyüş,
Bu densizliğin ceplerindeki yıkılmak şartı,
Kimisine ise gidememek özgürlüğü,
Kalabilmek veremli gönüllerin başkentinde,
Geçip gidebilmek yanından her cinayetin,
Bir vedanın koynunda yanmış ruhumuzun küllerini gözlerimize sürmek demekti.
Lakin çoktan boyun eğilmişti yalnızlığın putlarına.
Çoktan ayrılmıştı ikiye bilincimiz ortadan.
Çoktan mühürlenmişti zamanımız...