Bir gönül hazinesi gibi akıyordu gözlerimden,
Zaman ve müptelası olduğum yollar.
Kaldırımlarda ruhu takılan,
Yaşamın çakıl dolu yollarında düşüp,
Dizlerini kanatan sevdalara sahip olan,
Kendisine bir köle gayretiyle,
Dağ bayır aşıp öpücükler çalan,
Ben değildim.
Bir bilirkişi uvzuyla yad ettiğim geçmişi,
Penceresiz hapishane hücrelerinde sayıkladım.
Gardiyanlar sürekli bir döngüye,
Farkında olmadan kurban gidiyorlarken,
Kırmıştım o içki şişesini.
Kanayan her yarasına umudu basan,
Ben değildim.
Borçlu bir anın kıyılarındayken,
Ezelden beri var olan koridorlardan,
Hep bilinen, hissedilen lakin,
Söylemeye dahi cesaret edemediğimiz,
"O" geldi üzüm bağlarının altına.
"Kadeh" dedi, "Hayat" dedi.
Ama en çok "Ölmek" dedi.
Tıka basa, küçüle küçüle,
Korka korka ölmek.
Sonu bilinir, başı bilinmez.
Gideni iyi yapar, kalanı mahcup, riyakar.
Gidersem eğer,
Ki gideceğim,
İyi mi yapacak beni,
Yoksa riyakar mı?
Belki de ben kalıyorum,
Anıların enkazında,
Yüreğimin altında,
Hayatınsa avcunda...
Ben değildim,
Olmadım, olamadım da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder