Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
22 Ocak 2020 Çarşamba
Keder
Bakmaktan, yaşamaktan en çok da ağlamaktan acizlerdi,
Ruhum duyulur duyulmaz bir sesle naralar atıyorken.
Kendi esrarlı kaçışlarımın hemen ayak uçlarına bırakılmış veda mektuplarını,
Hayatın içindekiler kısmını henüz okumamış bir çocuk gibi okurdum.
Bir o kadar heyecanlı, bir o kadar da ağlamaklı.
Ne diye atıyorum ki kendimi gökyüzüne?
Kederden geçilmiyor o kirli kalabalıklar.
Hepsinin, hepsinin yüzünde aynı isyan var lakin hiç gerçek olamayacak bir türden.
Yani bir daha hiç birisini dinlemeyecekmişçesine.
Yani bir daha bir başka kalbi hiç hissetmeyecekmişçesine.
Bir miktar hüzün, biraz da yalnızlık koyuyorum kokteylime.
Şurup olarak da birkaç damla gözyaşı.
Seviştiğim ve henüz sevişemediğim karanlıklara kaldırıyorum kadehimi.
Ey yalnızlığın yaratıcısı!
Yalnız kalmamak için mi yarattın yalnızlığı?
Birazcık da olsa gülebilmek için mi paylaştın, dağıttın korkaklığını?
Sakın ama sakın gösterme merhametinin hastalıklı yüzünü!
Sakın gençliğimin yanışının ardından kalan külümü,
Üfleme gün ışığının henüz parçalanmadığı melankoli şehirlerine.
Üfleme ki kapanabilsin özlemini çektiğim geçmişin tokmaklı kapıları.
Sarmaşıklar acımadan saplıyorlar dikenlerini kanlı göğsüme.
Zaten günahım büyük, vurmayın ne kadar çirkin olduğumu yüzüme.
Bak, bir kez daha bir şiir ağladı avuçlarımızda.
Mısralarına aşkı sığdıramadan yok olup gitti uzaklara.
Oysaki barizdi kelimelerin yanına hangi duygunun geleceği,
Hangi cümlenin sonuna kimsesizliğin ekleneceği.
Yakılmak zorunda olan densiz şiirlerime denk gelirsen,
Değiştirme cinayetime ithafen yazılmış vasiyetimi.
Razıyım ben yoksunluğa.
Razıyım ben fütursuzca kanamaya.
Bir gün mürekkebim bitecek, kanımla devam edeceğim yazmaya.
Hatıralarımı bir ip gibi dizeceğim önlerine.
Bıçağa veyahut makasa hiç lüzum yok!
Bir iki yaralayan söz söylemeniz yeterli.
Zaten kendiliğinden kopup dağılırlar sonra.
Hiçliğin akıl almaz sahne kenarlarında dans eder sessizliğim.
Bu nasıl bir intihar?
Ne bir not vardı karşımda ne de bir ceset.
Ölüm dahi kokmuyordu koridorlar.
Yalnızca ama yalnızca bir düş vardı.
Perdeler iniyor yalnızlığın üstünde kıpkırmızı.
Alkışlar duyuyorum pek uzaklardan gelmeyen.
Yüzlerine bakıyorum, gülümsüyorlar.
Onlara bir şeyler fırlatıyorum, sonra yine gülümsüyorlar.
''Ben kanıyorum!'' diyorum kahkaha atıyorlar.
Manasız bir suçlulukla giriyorum sonsuzluğun kafesine.
Zincirliyorum inançlarımı.
Acı bir hayatı yavaş yavaş yudumluyorum.
Zihnim olmasa da duygularım uyuşuyor.
Gerisiyse tek kişilik bir tiyatro zaten.
Evlerine gittikten sonra hep o klasik senaryo.
Ruhumda bir gün ölür, acı doğar.
İçimde bir nefret büyür, aşk ise ağlar.
Sonrasındaysa yalın bir sükut geceyi kaplar.
Devam eder ölümlerim.
Devam eder yalnızlıkla olan serüvenim.
Devam eder...
Bitmek nedir bilmez.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)