11 Eylül 2019 Çarşamba

Zaman


Böyle zamanlarda hatırlardım uğruna kendimi feda ettiğim mücadeleleri.
Uykudan ırak yalnızlığın mahzenlerinde dökülüyorken birkaç anı,
Saçlarım yoluyordu zamanın unuttuğu yalın bir balkon kenarı.
Titriyordu sevgim üşümekten mütevellit.
Bu yüzden atıyordum tahayyüllü çalı çırpıları öfkenin ateşine.
Gençliğimi bir sigara gibi sarıp yakardım aşktan nasibimi almadığım vakitlerde.
Böyle zamanlarda severdim uğruna kendimi kanattığım sevdaları.
Umuttan yoksun gecenin siperlerine kanımla yazdığım veda cümleciklerimi,
Nakış nakış işlerdim zihnimin fırtınalı ormanlarına.
Yangınlar çıkıyordu ne zaman yaralarıma bir bıçak saplasam.
İhtimallerle doldurduğum kadehlerimi mutsuzluktan kurumuş dudaklarımla içerdim.
Güzel olmazdı kafam, atlardım kendi ördüğüm duvarlardan.
Bir an için de olsa yokluğa kavuşabilmek adına.
Böyle zamanlarda ağlardım kendimi öldürdüğüm zamanlara.
Suç mahallilerini ziyaret eden kör bir katile benzerdim.
En yüce kurbanım da parçalarımdı çığlıklar atıyorken içim.
Ağlak sokaklarda adımlar atıyorken yalnız başıma,
Bir meteor düştü yüreğimin tahta dolap kapaklarına.
Çivilerden yoksun, tekil hislerle açmaktan korktuğum gerçekleri,
Gökyüzüne resmetmiştim arıyorken bu puslu cehennemde ben neşeyi.
Böyle zamanlarda kazırdım kollarıma beni yeniden yaratan hatıraları.
Öksüz bir çocuk gibi huzurdan yoksun pencerelerde,
İzlerdim parmak uçlarımda giderek kaybolan geleceği.
Karanlığın suretleri öpüyordu boynumu engellemek için bu kıyameti.
Şehvetli infazlar takip ederdi sonra düşüncelerimi.
Tüm çıplaklığıyla gözlerimize batan sebepleri,
Bir kez daha duymazdan gelirdik, kendimizi duymak maksadıyla.
Topallayarak gelirdi yanıma yıllardır kırbaçladığım çocukluğum.
Üstü başı toz içinde, ağlamaktan gözleri şişmiş bir vaziyette,
Fısıldardı kulağıma ufacık bir hikayeyi.
Böyle zamanlarda terk ederdim yalnızlıklarıyla seviştiğim hücrelerimi.
Demir parmaklıkların arasından süzülerek geçen bir serçe gibisinden,
Sıyrılıyordum art niyetin o cüzzamlı ellerinden.
Kin ve nefretin bir araç olduğu yanlışlığıyla,
Hatalar, yanlışlar yapıyordum muhteşemliğin koruyucularına.
Yüzüme kapatılırdı bazen var oluşun tokmaklı kapıları.
Nihai bir evrenin içinde gezegenlerim yağmalanırdı.
Fazla acıtmazdı yarattığım güzelliklerin çalınması.
Böyle zamanlarda temizlerdim vücudumu onların kirli fikirlerinden.
Bir tabanca alıp ateş ederdim manasızlığın sürülerine.
Saat kuleleri bombalanırdı, içimdekilerse özgürlüğü yaklaşırdı.
Yıldızlar saklanırdı yastığımın altına, kavuşamazdım rüyalarıma.
Bir ihtimal ki bu yüzden uyuturdum ben kendimi acının eşiğindeyken.
Ufak bir heyecan ve bunun getirdiği ağır bir masumiyetle birlikte,
Bir inanç skalasının dip noktalarında isyan ederdim yalnızlığıma.
Böyle zamanlarda yaratırdım aklıma dahi sığmayan yenilikleri.
Saçılırlardı umudun fakirleştiği saray odalarına.
Son nefesime gizlerdim kaygılarımdan yorulmuş olan çaresizliğimi.
Farkındaydım ayaklarımdan daha çok varlığımın kanadığının.
Lakin bir önemi kalmamıştı artık daha ne kadar çok yok olacağımın.
Önemli olan daha ne kadar süre hatırlayacağımdı.
Dalgalara teslim ediyordum mevcudiyetimi.
Gerekirse yıksınlar aşklarımı, korkularımı ve de varlığımı.
Ben devam edeceğim bu döngünün bir kurbanı olmaya.
Çünkü ben,
Böyle zamanlarda yaşadım dokunamadığım hatıralarımı.
Böyle zamanlarda yaşattım ulaşamadığım yarınlarımı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder