Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
29 Eylül 2019 Pazar
Kelepçe
Uğruna kendimi parçaladığım kaçıncı cinayetimdi bu?
Günlerim hastalıklı, ıstıraplı bir şekilde kaçıyor gözlerimden.
Sürekli aynı karanlığın yatak odalarında arayışlarım, kayboluşlarım,
Günyüzü göremeden kesiyorlar boğazımı, nefesimi, sesimi.
Tüm felaketleri eskimiş paltosunun cebine sıkıştırmış,
Düşünceleri yağmurlu sokaklarda boğulan,
Başkalarına farklı, kendisine aynı zulümleri yaşatan bir adam,
Çığlıklar atıyordu durmaksızın göğe şişliyorken içimi zaman.
Benim bir mezarım olmayacaktı hiçbir zaman.
Çünkü gece başımı koyduğum, kendimi esir aldığım her mekan,
Aşklarımın ve hissiyatlarımın morguydu zaten orada hapsolan.
Toprağa değmeyecekti fuzuli bedenim, soğuk bir akşamda,
Gözyaşlarının yarıştığı kırık beton duvarlarda çürüyecekti.
Henüz yazılmamış lakin vücuduma kazınacak olan şiirlerimdi,
Benim yalvarışlarımın yarattığı puslu yeryüzü.
Zamanımın dolmasından ziyade,
Zamanın umursamadan beni bir oyuna kurban etmesiyle dolacaktı vadem.
Yalan söylemiyordum kuşkusuz, yalnızca bazı hakaretlerde bulunuyordum kendime.
Yaşamımın tesellisi belki de bedeli olacak olan,
O mahzun fakat aynı zamanda da neşeli son cinayetimi,
Bulamayacaktım şüphesiz eziliyorken bu sessizlikte.
Sevdalarımı özlüyorum ey insanlık!
Geçmişi, imkansızlığı hatta cesedimi dahi özlüyorum.
Kelepçeler takıldı duygularıma, çocukluğuma, aydınlığıma.
Çaresizliğin çilingiri değilim ben anlamalısınız bunu.
Orada kaldı uzun bir vakit önce sakladığım anahtar.
Yıkıldı odam, farkındalığım, hayatımsa yakıldı.
Küllerini bile vermediler kanayan ellerime.
Yokluğu sevdim ben de bu yüzden.
Medet umdum ölümden en çok da özgürlükten.
Bakın, yavaş yavaş çöken ümitlerimi gördünüz mü?
Dinleyin, durmadan beni öldüren çaresizliğimi duydunuz mu?
Görseydiniz, duysaydınız eğer yine de beni bırakır mıydınız yalnızlığın avuçlarına?
Karanlığımın lisanı yabancı mı gelmekte size?
Ben zamanın dahi unuttuğu bir acıysam,
Karaladığı bir anıysam, var olmaması gereken bir hataysam,
Uçsuz bucaksız, isyankar bir karanlıksam,
Bilmelisiniz ki,
Bunun cezasını her geçen gün daha da mahvolarak çekiyorum.
Müebbet cezasına mı çarptırıldım yoksa çok uzun zaman önce tanrı tarafından?
Yüzleri, zevkleri kesilmiş, masumiyetini çaresizlikten yok etmiş,
Kim olduklarını unutmuş yalnızların kirli kalabalıklarında,
Topallayarak attığım adımlarım,
Ufak bir intiharımdı aslında.
Uğruna kanadığım ve kanattığım sevinçleri, gönülleri,
Yüreğimin mavi diyarlarına gömmüştüm.
Nefes almaktan acizlerdi, bense yaşamaktan.
Bir gün daha batmaktaydı parmaklarımda.
Bir kez daha kahkahalar atıyordu bana dünya.
Sevdiğim bütün güzellikler bir rüya,
Kaçtığım tüm yanılgılarım bir hataydı.
Rüzgar öpüyordu dudaklarımı.
Bakıyordum şuursuzca insanlığa meydan okuyan karanlığa,
Bir an önce kelepçelerimden kurtulmak adına.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder