26 Eylül 2019 Perşembe

Kargaşa


O muhteşem cinayetimin döküldüğü masalarda, umarsızca,
Aydınlığını ve umudunu yitirmiş sokaklardan,
Geçmekteydim elimden alınmış işçiliğin ezgileriyle.
Çiviler çakılmaktaydı şüphesiz ki sessiz gecelerimde.
Ruhum sıra dışı, olağan bir intiharı,
Tırnaklarıyla kazımıştı terk ettiğim kendime.
Bir kargaşanın içindeyken duyuyordum çığlıklarını yalnızlığın.
Nefsi müdafaa maksadıyla bir başına bıraktığım gönüller,
Bir renk katmaktaydı uzayıp giden bakışlarıma.
Yalnızlardan oluşmuş kalabalıklardan,
Nefes nefese uyandığım sabahlara kadar,
Kuvvetli bir ölüm çağrısı yankılanırdı kulaklarımda.
Kendi esrarlı kaçışlarımın yarattığı yıkımları,
Korkak bir adam içine saklamaktaydı.
Biraz daha yandıktan sonra yaşamın kıyılarında,
Baktığım hüzünlerim, ayrılıklarım, huzursuzluklarım,
Bitmeyen bir kıyameti anlatmaktaydı bana.
Başım kanıyordu merdivenlerden yuvarlandığım için.
Saçılıyorlardı şuursuzca etrafa,
Kirletiyordu ayakkabılarımı hissiyatlarım.
Unutmaktan ziyade alışıyordum ölmeye.
Bir gün yaşamanın hayaliyle,
Adeta yanıp tutuşuyordum içimdekilerle.
Gözün yüreği, yüreğin gerçeği göremediği zamanlarda,
Mezarıma geri dönmek güzel bir vedaydı aslında.
Hasretin naraları delirtiyordu aklımın kenarlarındaki beni.
Boyadığım, şekil verdiğim maskelerimle,
Dalmaktaydım umutsuzluğun ve insanlığın içine.
Aynalar okurdu gözlerimden yorgunluğumu.
Yalvarıyordum bu mahşer gününe.
''Ne olursun son cinayetim olsun bu uğruna ağladığım!''
Ben bir zaman zerresinin efsunkar yalanlarındansam eğer,
Her daim kendimi yok etmekmiş bu cinayet meğer.
Derken kırıldı ışıklarım, ölümsüzleşti fikirlerim.
Raylarından çıkıyordu hatıralarım.
Vagonları devriliyordu uykularıma.
Kurban gidiyordum bir kez daha yalnızlığa.
Zincirlerimi kırmak için savaşıyorken karanlığımla,
Gökleri delen duvarlar örmüştüm bir darağacının yanına.
Hatalarım ne denli acımasızlardı ki,
Her daim bombalar fırlatırdı inkarın tepelerine.
Bir kez daha yerini aldı ay güneşin.
Bir kez daha başları kesildi yarınların.
Lakin yine de devam etti ölümlerim.
Kabul göremezdi mevcudiyetim kara toprakların arasında.
Ruh acılar çekiyordu, dinlemezken köşedeki sesleri.
Bazı sorular mızrak atardı göğsüme.
Küfrederdi bana yaralarım, iyileşmezlerdi.
Baktığım zaman aynalara,
Her geçen gün farklı bir yüz,
Her geçen gece yitip giden bir ümit daha görmekteydim.
Halılar bir isyan uğruna,
İşleniyordu sessiz dokuma tezgahlarında.
Bu vaziyet bitmek nedir bilmeyen bir kıyametse,
Ben de kendi pencerelerinde geberen bir hastaydım.
Sevdalarım, aşklarım başlı başına bir enfeksiyondu zaten,
Giderek beni acıyla bütünleştiren.
Dilim varmıyordu bazı gerçekleri ortalığa sermeye.
Meydanları terk edişlerim bundan mütevellitti.
Hissediyordum çaldığım vakitlerin benim için geldiğini.
Öpücüklerimin hepsi ayrı birer özür dileyişti.
Sevdiğim her bir beden,
Bir öncekinin intikamı,
Bir sonrakinin gerekçesiydi.
Dinmedi ateşim, bükülmedi henüz boynum.
Çünkü ben karanlığın hıncıyla büyüdüm, indirdim perdelerimi.
Gerçekleştirdiğim eylemler yeni bir oyun yerine,
Bu gaddar mücadelenin devamı olacaktı çaresizce.
Ben celladımı, düşmüş meleğimi ve gecenin meleğini gömmüşsem eğer içime,
An gelince hepsini terk etmek zorunda olacağımdandır.
Bir yemin ettim şimdi kendime.
Gerekirse katil olayım,
Ben eninde sonunda yok olacağım.
Her zaman yanımdadır karanlığım.
En kıymetsiz hazinemdi kendi canım.
Ah, o güzel ve kutsal kraliçem!
Biraz daha yaklaşıyordum sana tüm yalnızlığımla.
Öpücüğünü bırak var oluşun bile yetmezdi bana.
Kılıçtan geçirildi bunca zamandır sakladıklarım.
Fakat bir önemi kalmamıştı artık vicdanımın.
Her şeyinizi itin yokluğa.
Bir ip bağlayın boynunuza.
Bu sefer sonsuzluğa değil,
Yalnızlığımın delillerine atlayın.
Bekçileri geçiyordu önümden ellerinde düdüklerle cinayetimin.
Yetersiz gelen telkinlerim, söyleyemediğim sevgilerim,
Ansızın girdiler mağarama bir su bile getirmeden.
Dudaklarım, varlığım kurudu diyorum size!
Daha ne kadar süre kendimi atacağım sahnelere?
Gözümü alıyordu ışıklar, terk ettim bir kez daha eski günleri.
Peşimi bırakmıyordu isyankar karanlığımın esareti.
Mumlar yakıyordum, bazı sözler vererek kendime.
Şimdi ise geri dönmeliyim onlarca dudak ısırtan yaşantıma.
Sarılmaktan acizdim kanayan maskelerime.
Zaman yaktığı sürece barındırdığım ihtimalleri,
Devam edecektim korkusuzca aydınlığı katletmeye.
Sevmezdim sevgiyi her ne kadar yüreğim istese de.
Maskeler yapmaktır en büyük intiharım.
Lakin buna mecbur bırakmıştı beni hayatım.
Bir gün yok olmak, evrenle bütünleşmek adına,
Veyahut celladıma kavuşmak umuduyla,
Devam edecektim gözü dönmüş bir katil olmaya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder