2 Eylül 2019 Pazartesi

Dünya


Adeta alevlerin içinde çığlıklar atan mazlumlar gibiydi intikam.
Karanlığın esaretiyle soysuzlaşmamış dokunalısı bedenler,
Sergiliyorlardı bu kanımı emen yeraltından bozma hapishanede duygularını.
Hayallerime katamazdım seni.
Dünyamdan da geçiremezdim.
Karanlığımın ziyaretçisi de olsan,
Açamazdım kapılarımı ne zaman hatıralarıma bir bıçak saplasam.
Terk edemediğim bir sevgiliye benzerdi yalnızlığım.
Ellerimi ona uzattığım vakit,
Karanlığımdı bu cinayete karşılık tek şahit.
Uykularım son bir arzuyu yerine getirircesine,
Güneşin hislerimi yakmak maksadıyla gelmesiyle,
Kanatıyordu mahzun ve yorgun düşmüş kaybolmuşluğumu.
Ben zamanın dahi unuttuğu muhteşem bir hataydım.
Çığlıklarım, sevdalarım, yaralarım,
Gün doğana dek şarkılar söylüyordu durmaksızın.
Bu işkenceye ithafen ses tellerimi çaldım ben de ansızın.
İnledikçe inlemişti sokaklar sevginin birlikteliğiyle.
Bilmekten acizdim,
Kendimi gökyüzünde bilmekten de.
Ne içindi tüm bu gururdan yoksun savaşlara bedel olan,
Her daim ruhumu kemiren sevgisizliğin isyankar reddedişi?
Ufak bir hayali doğrultursanız eğer gözüme,
Ceylanlar gibi kaçıp geri dönerdim faili meçhul cinayetlerime.
Kanım yeni bir sahne daha yaratmıştı kırık kaldırımların arasında.
Her gün başka bir oyuncu,
Her gece farklı bir çocuktu gözyaşlarımla sevişen.
Tereddüt ederdi böyle anlarda kendini bilmez notalar.
Acaba bugün,
Hangi acımasızlığın avcunda sevincimi ısıracağım?
Dişlerimle kopartırdım masumane, yalın güzellikleri.
Utanmaktan da yoksundum tıpkı bir katil gibi.
Yaralar oluştu ayağımda, varlığımda.
Hastalıklı bir yağmur getiriyordu bu sessiz intiharları.
Ne güzel bir infazdı oysaki bu vaziyet karanlığın esirleri için.
Aşkın büyüdüğü evlerde bir kundakçıydım ben.
Atılan naralar karnımı olmasa da,
Doyuruyordu acılarımı.
Bu güzelim kayıplı şölenlerde,
Bir ihtimalin mızrağı saplanırdı başını öne eğmiş yüreğime.
Delip geçmişti devamında sakladığım sözlerimi.
Cenazeler takip ederdi sonra peşi sıra.
Yalnızlığım okurdu son dualarını sevgilerime.
Bu diyarın yegane hükümdarı olana dek,
Sürecekti bu haksızlığın öptüğü yenilikler.
Ele geçirilmişti belki de sakındığım gerçekler.
Lakin pek bir önemi kalmamıştı geriye kalanların.
Önemli olan bu kavganın sonucunda,
Kimin içine düşüp uyuyacağıydı küflü bir tabutta.
Bazı kargalar bağıracakken kan kusuyorlardı.
Fikirlerimi yıkıyordum onların çaresizliğiyle.
Geberin diyorum size!
Ölüm sizi öpse de, hapsetse de,
Devam edin ulaşamadığınız hayallerinizle sevişmeye.
Tüm doğrular yanlış olana dek,
Terk edilmiş amaçlar birer hikayeye dönüşmüş olana dek,
Geberin, eksilin ve şuursuzca sevin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder