Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
31 Temmuz 2019 Çarşamba
Kimsesizler Masası
Kimsesizler masasındayım.
Pencerelerin büyük bir günahı örtmek maksadıyla kapatılıp,
Üstlerine zamanın kirli perdelerinin çekilmesiyle,
Buluverdim kendimi çivili bir sandalyede.
Üzüm bağlarına bağlanmıştı düşünceler,
Ben, arıyorken beni.
Her suçlunun ayrı bir masumiyeti vardı kadehlerde.
Bir miktar da acı saklıydı onların paramparça olmuş içlerinde.
Kimsesizler masasındayım, elimde bir damla gözyaşıyla akıtamadığım.
Çektiğim korkular dökülürdü yerlere, kirlenirdi karanlığım.
Gözlerini kaybetmiş, ağzı dikilmiş bir adam,
Anlatmaya çalışırdı gökyüzünün, geleceğin neye benzediğini.
Hep bir ağızdan başlanıyor söylenmeye o mahzun şarkılar.
Tokuşturuluyor kadehler, meydan okurcasına kederlere.
Her çarpışmada ayrı bir kapı açılıyor önüme.
Güvensizliklerin, kederlerin bol olduğu bir ihtimalle,
Geçemezdim o kapıdan, parçalıyorken beni zaman.
Yalnızlığın, merakın bir küfür gibi tekmelendiği diğer kapı ise,
Bir ''Hoşgeldin!'' demekten ziyade,
Yüzsüz bir hizmetçi misali,
Kapıyı açık bırakıp, kayboluyordu ortadan,
Boğuyorken beni yaşam.
Kimsesizler masasındayım, kesiliyorken ağaçlarım.
Titrek koridorlarda bulanırdı çığlıklarım.
Ne muhteşem bir yalandır ki bu,
Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara bakmaksızın,
Benzer ihtimaller bir hançer saplardı yüreğime ansızın.
Korku yoktu yalnızca bu masada.
Meçhul gelecekler de sürünürdü ayaklarımızın altında.
Kanım akıyordu duygularımla, soğuk bir mezar taşına.
Yas tutulması mümkün değildi elbette.
Ne de olsa yakarışta bulunacak kimse yoktu fikrimce.
Kimsesizler masasındayım, ağız dolusu küfürleri sakladığım.
Umutları, aydınlığı yıprattığım bir masadayım.
Bencilce yapılmış eserlerle doluyordu zamanım.
Hiçbir zaman bitmeyecekti bu ahval savaşım.
Her zaman içinde olacağım karanlığın.
Kimsesizler masasındayım,
Öfkemle çalıp çırptığım,
İnsanları farkında olmadan kırdığım,
Gençliğimi, geçmişimle cezalandırdığım,
Gerekse her an benliğimi hiçe saydığım,
Güzelliklerin üstüne hınçla bastığım,
Ağlayan kalemimle şiirlerimi yazdığım,
O kimsesizler masasındayım.
Yok olmayan yalnızlığım,
En büyük yaratıcısıydı oysaki bu karanlığın.
Ben kimsesizler masasındayım,
Her daim o çivili sandalyede kanayacağım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
hoş
YanıtlaSilEyw
YanıtlaSil