30 Mayıs 2019 Perşembe

Var Olmak


Süregelmiş değişim lanetinin bir hikaye olduğunu söyleyen günlerin öğlen vakitlerinde,
Gözlerimden akarcasına yığılınca ölüm,
Büyük bir isyana öncülük etti bu son.
Zihnimin taşlı yollarında bocalayan sözcüklerim çıkamazdı dışarı.
Hiçbir şey anlatamadan, gösteremeden yitip giderdi insanlığım.
Mecburi vaziyetleri inkar ederdim tüm inandığım doğrularımla birlikte.
Sonu olmayan bir karanlıkta, elimde bir mum bile olmadan,
Adımlar atardım durmaksızın aynı acılar uğruna.
Yüreğimin daha ne kadar çok kanayacağını merak ederdim eskiden.
Şimdi ise düşünmek bile istemiyorum.
Umutlarım ve hayallerim yakıldılar bir varilin içindeki çalı çırpılarla.
Aynı sahillerde tarifi olması mümkün olmayan yalın bir tükeniş vardı içimde.
Alınan bazı kararlar sonrasında öğrenilen gerçekler ise,
Tüm bu işkencenin tadı tuzuydu.
Yüreğim acırdı eskiden severdim birçok şeyi yine de.
Pek inanmazdım bazı yoksulluklara ve savaşlara.
Benim de körlüğüm belki bunlar için geçerliydi.
Sardıktan sonra yüreğimi, zihnim acıtmaya başladı bu sefer.
Kanlı düşüncelerin yarattığı yıkımların arasında,
Bazı savaşlara atılıyordum hiçbir silah kuşanmadan yaşamak adına.
Mücadeleler ve zorluklar eksik olmayacaktı biliyorum.
Lakin toparladıktan sonra zihnimi, bilmediğim patikaları takip edince,
Benden çok uzakta olan rehberlere kulak verince,
Daha önce hiç hissetmediğim bir acı hissettim içimde.
Var olmak acıtıyor artık, kanatıyor beni.
Sarılamaz bu yaralar, kabuk da bağlamazlar.
Yalnızca beni tanır ve bilirler bir de bu isyanı.
Dünya'ya karşı değildir yalnızca öfkem,
Yaratıcısına da yarattıklarına da karşıdır.
Güneş doğar, güneş batar.
Ay göğe yükselir, gökten düşer.
Devam eder bu soluksuz işkence seremonisi.
Yorgunluklar ve acılar geliştirse de insanın kendisini,
Doğrulsa da düştüğü çukurlardan gökyüzüne,
Kaçamazdı hiçbir zaman aklındakilerden.
Kuvvetli bir arzu dolanıyor damarlarımda.
Yok etmekten ziyade yoğun bir yok oluş var içimde.
İnkar etsem bile bu ahval düzeni,
Bilirim bunu değiştiremem yalnızca ona itaat edebilirim.
İnsanların yüreklerini deşmek isteyen canavarlar,
Ve onları yüceltmek, korumak için mücadele eden savaşçılar,
Tüm bunların hepsi yalnızca aptal bir andan ibaret.
Çünkü var olmak acıtıyor artık, kanatıyor beni.
Mutluluklar uğruna vazgeçilince bazı gerçeklerden,
Elimizde açardı güzelliğin çiçekleri.
Koparıldı şimdi onların hepsi.
Yaşamın aktığı derelere sahip ormanlara ne zaman baksam,
Kıyamet görüyorum artık.
Kendi cennetimi yaratmaktan bahsederdim eskiden.
Bilmelisiniz ki sizler ve ben izin vermiyoruz buna.
Bunca vakittir aranılan anlamlar ve sebepler,
Şu an için karşıma çıkma niyetinde değiller.
Bekleyişlere lafım yok fakat,
Bu sabır gerektiren eylemi bir işkenceye dönüştürünce hayat,
Ne ben bekleyebilirdim artık ne de sizler beni tutabilirdiniz.
Düş ormanlarından geçtim her ağladığımda.
Dallar girdi bedenime, delip geçtiler hislerimi.
Bu bir sınav değildi oysaki,
Bu bir cezalandırma veya sadistlikti.
Öyle yalın bir yalnızlıktı ki bu,
Hiçbir şeye sahip olamamak,
Çığlıklar atamamak,
Konuşamamak, ağlayamamak,
Acıyı ve beraberinde özgürlüğü getiriyordu.
Kendi zincirlerimin yarattığı prangalar engelliyor ve saklıyor ayak bileklerimi,
Birkaç yalana daha inanmayayım, koşmayayım diye.
Yüreğim ve aklım hissedemiyor, yaratamıyor bir şeyleri.
Onlarca yazdığım ve anlattığım kayda değer varlıklar,
Anlaşılamadıktan, okunmadıktan sonra ne fayda?
Kendi zihnimdeki seslerle bir araya gelerek,
Karanlığımla bütünleşmek en büyük yalnızlıktır.
Ne yapmam gerektiğini bilemiyordum artık.
Korkularım ve kaygılarımla birlikte giriyordum yatağıma.
Her gece aynı tavanda, kapı arasında, pencere kenarında,
Aynı acı sarmalar ve boğardı her şeyimi.
Var olmak acıtıyor artık, kanatıyor beni.
Sevmek duygusu bir ihtimal.
Nefret ise imkansız.
Yalnızca ama yalnızca bir bağ söz konusu.
Tanrıya veya insanlara değil,
Yazmaya ve yok olmaya karşı bir bağ aynı zamanda bir zaaf.
Herkes aynı dili konuşuyordu ben hariç.
Kendi dilimi yarattım anlaşılamadım.
Duyguların dili olmaz dediler, duygularla yaşadım.
Sonra herkes duygusuz dediler, hissetmekle savaştım.
Sonunda fark ettim ki kendimden uzaklaştım.
Olacaksa eğer bazı şeyler şaşırtsın beni hayat.
Tüm bunalımlar bir kenara,
Ben devam edeceğim kanamaya,
Tekrardan yaşamaya değer bir şeyler bulmak adına.
Unutmaktır kendimi bazen en büyük arzum.
Lakin böyle bir zamanda ve durumda mümkünatı yoktur bunun.
Tekrardan kaybolur, kanar, ölür ve yeniden doğarım.
Sürekli bu döngünün içerisinde mahsur kalırım.
Çanlar çalıyor şimdi bir veda söz konusu.
Beynimdeki fırtınalar ve yüreğimde patlayan volkanlar,
Gidiyorlar değerli taşlarla şımartılmış yollarda.
Güller fırlatılıyor havaya.
Anlatsam bile onlara bu hikayeyi,
Katlanamazlar buna daha bitirmeden ilk cümleyi.
Kendi yarattığım evrenlerimde devam eder bu bitiriş.
Daha önce de dediğim gibi,
İnsanlar, mücadeleler, aşklar, duygular değil,
Var olmak acıtıyor artık, kanatıyor beni!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder