15 Mayıs 2019 Çarşamba

Sorunsal


Yüksekliğin manasız korkuluklarına saplanınca,
Bir an için düşüncelerim arzuladı ölümü,
Diğer kalan zamanların tümündeyse ruhum.
Bir ağaç var karşımda,
Dalları kırık, yaprakları dökülmüş,
Hüzün tarafından her yeri taşlanmış,
Kökleri ise sıkıca tutunduğu topraktan koparılmış.
Yalnızlığın mahkemelerinde hakimin kim olduğu meçhulken,
Ağır ithamlarda bulundu yaşam benim adıma.
Hangi suçtan kaç yıl yatacağımı bilmezken,
Kanayan topraklarda kirlenirdi ayaklarım.
Yaşamak sorunsalından ziyade ölememek işkencesi,
Girerdi zihnimin karanlık sokaklarına.
Geri dönüş mümkün değildi tabii olarak.
Özler ve mumla arardım geçmiş zamanımı.
Pek bir güzelliğe sahip değildim belki lakin,
Ben de biriktirmiştim birkaç anıyı içimde.
Duyamazlar çünkü bağıramam.
Anlayamazlar çünkü anlatamam.
Yalnızca biraz bana bakarlar azıcık da yollarıma.
Biliyorum gelecek zamanın hortlağına dönüştüğümü.
Hiçbir yürek burkan sığınaklarda kalmamıştı mecalim.
Bir pes ediş söz konusuydu belki de.
Bir doğru değil, birden çok yanlış bulmuştum kendime.
Atmıştım hayatımın temelini onlarla.
Bir gece, mantığımın bir deprem misali bir yıkılışa sebebiyet vermesiyle,
Yeryüzünü öptü bütün sahip olduklarım, karardı gökyüzü.
O an anladım hiçbir şeye sahip olamadığımı.
Fazla bir isteğim yoktu kendimden.
Yine de başaramadım, anlatamadım kendimi.
Bir ok gibi saplandı sonrasında zihnimdekiler yüreğime.
Duyabiliyordum artık kraliçenin sesini.
Naif bir ses tonuyla nice yok oluşlardan bahsediyordu oysaki.
Gözlerine bakarak yığardım önüne içimdekileri.
Onlar korkarlardı belki fakat,
Kraliçe her daim yanımda olurdu.
Sadece yanımda değil,
Aklımda, avuçlarımda, yatağımda ve de hayatımda.
Ölü kurtlar uluyordu mahzun vadilerde ay tepedeyken.
Gönül bağlarını yırtardı gökteki, ben sevmeye devam ettikçe.
Bir dünya cinayet işlenir, savaşlar olurdu da içimde,
Hiçbirini vuramazdım onların yüzlerine.
Uzun zamandır yoktum ortalıklarda.
En son ne zaman hatırlamıştım var olduğumu bilmiyorum.
Fazla bekletmiştim tanrıyı belki de.
Bu yüzden sitem ediyordu kimsesizliğime.
Bunu bildiği halde bir şey söylemiyordu meleklere.
Perdeleri indirmek veya defteri kapatmak,
Bir ihtimal ki yapılabilecek en doğru şeydi.
Ama ne ip var ellerimde  ne de bir güç.
Ölmeyi bile beceremiyordum.
İşte bu vaziyet insanlığın beni normalleştirişine , yok edişine karşı,
Verilmiş büyük bir mücadele ufacık da bir sözdü.
Ne kadar çalsanız da benden beni,
Yok etmeye uğraşsanız da benliğimi,
İnkar edemezdiniz gerçekleri.
Durmadan bulduğunuz her kuyuya beni fırlattınız.
Farkında mısınız bilmiyorum da bu durum sizin hatanız.
Merak etmeyin küllerimden yeniden doğacağım.
Hepinizin kabusu ya da celladı olacağım.
Çünkü tükettiğiniz güzellikler, kanattığınız bedenler,
Sizin için tanrıdan gönderilmiş en büyük hediyeydi.
Ama siz bilemediniz bunun kıymetini.
Merak etmeyin atlattıktan sonra en yakıcı geceyi,
Gözlerime baktığınızda anlayacaksınız kıyametin geldiğini.
Çünkü ben gittiğim tüm diyarlarda,
Bazı hikayeler kazımıştım sizin akıllarınıza.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder