Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
15 Mayıs 2019 Çarşamba
Acı
Bir yağmur gibi yeryüzüne düşüyorken düşüncelerim,
Hangi toprağa basarsam basayım,
Hangi yalnızlığın delilerine bakarsam bakayım,
Durmak nedir bilmeden bir mücevher işlerdi yüreğime zaman.
Geleceğin kaygılarıyla birlikte,
Umutsuz bir kurtuluştan ziyade yok oluştan bahsederdi geçmiş.
Bitmek nedir bilmiyor içimdekilerin cenazesi.
Pencereden dışarı bakan çocuklar gibiyken,
Bir anda bir hapishane hücresinde buldum ben kendimi.
Ne bir delil vardı ellerinde ne de haklı bir gerekçe.
Yalın bir hata vardı var oluştan önce gelen.
Kendi hazinemi bulmak maksadıyla,
Şu ana dek sahip olduğum ne varsa,
Hepsini çalı çırpı gibi yaktım bir sobada.
Tek bir soru yankılanıyordu bu puslu tavan arası dünyada:
''Ölen kim?''
Ölüm kadar basit bir bitiriş veya yok oluş değildi,
Bu kimsesizliğin ahval cinayeti.
Daha çok bir döngüye benzerdi ruhumuzla bütünleşen.
Ne düşündüğüm önemli değildi bu aptal düzende.
Ne kadar insan olduğum da,
Ne kadar var olmaya çabaladığım da,
Önemli sayılmazdı onların yüzlerine bakarken.
Bilinmez mevsimlerin getirdiği gecelerde,
O bol kanlı yaşam mektubumu,
Bir başıma, bir muma doğrulttuktan sonra,
Devam ettim ben her geçen gün daha da kaybolmaya.
Zifiri karanlıkların olduğu labirentlerde doğsa bile güneş,
Hangi yoldan gitmem gerektiğini bilemeyecek kadar çaresiz,
Ve yarım bırakılmıştım düşüncesizler tarafından.
Öfke ve intihardan ziyade yalnızca ama yalnızca,
Saf bir acı vardı bir vakitler içimde.
Artık ise tükettiğim gözlerim yüzünden,
Hiçbir güzelliği fark edemiyordum.
Aklımın bu gibi durumlarda pası kalbime atmasıyla,
Daha da yükseldi şu güne dek okşadığım dalgalar.
Denizler bile sevemiyor artık yalnızlığımı.
İstedikleri kadar baksınlar bana.
Pek bir sorun teşkil etmez bana.
Çünkü yaşamdan önce sevgi başlardı lakin ben,
Hiçbir halının altında, duvarların arkasında, onların yüreklerinde,
Bulamıyorum o yüceliğin koruyucusu olan hissi.
Bu gibi akşamların yarattığı unutulmaya yüz tutmuş bir masalarda,
Yazıyorum kağıtlara yok oluşumu, biraz da olsa bunu taçlandırmak adına.
Aşkın kölesi olmuş olsam dahi,
Sabır en büyük erdem de olsa,
Ben artık yoruldum sevgilim.
Sen dahil kimse değiştiremez, düzeltemez bu hatayı.
Bunca vakittir anlatıyor olsam bile kendini,
Çabalarım hayatın büyük tepkilerine maruz kalıp,
Senin inandığın ve sadık kaldığın gerçekler tarafından hiçe sayılınca,
Nasıl ve niçin çabalayacağımı bilmiyorum yaşamaya.
''Güzel bir gelecek için zor bir geçmiş gerekir.'' Yanılgısına,
Daha fazla inanıp kendimi kandırmak istemiyorum.
İçimde kopan fırtınaları hayatım boyunca,
Kendi içimde dizginleştirmeye itilişim,
İnsanların bana verdiği en büyük zarardır.
Katlanamazlar buna, düşünmek istemedikleri için onlar.
Tüm bu kıyametin içindeyken insanlar,
Ben yalnızca bir ateştim.
Karanlığımla yakarım onların canlarını, umutlarını, mutluluklarını.
Bu benim hatam değildi oysaki bu,
Bana dayatılan yaşama karşı verilmiş bir tepkiydi.
Değişim için adımlar da atsam tek başıma,
Ben bu zorlu yolları atlatamazdım yalnızlığımla!
Öncelikle elimden tutmalısınız benim.
Israr ediyorsam eğer hala,
Bir tokat atın yüzüme, gelirim ben kendime.
Gittikçe daha da eziyorken beni zaman,
Bir de ne göreyim çoktan cenaze haberim çoktan yayılmış etrafa.
Kendi kefenimi kendim diktim, hapsettim kendimi içine.
Sıkıca bir düğüm attım bir de.
Ardından ise yırttılar o bulutlar kadar ak olan kumaşı.
Ölmeme bile izin vermediler!
Devam ettim sürekli onların bir deneği olmaya.
Başımı kaldırdım ve isyan ettim onlara.
Derken geçti zaman, gözümün içine bile bakmadan.
Sürekli bir var olma maksadıyla yaratılan evrenlerime,
Meteorlar düşerdi uykuya sarıldığım her gece.
Bu gibi bir zorlanışa maruz kalmak istemiyorum ben!
Kendi perdelerimi bir bıçakla kesip,
Üstünde durmadan adımlar attığım sahnede,
Alkışlar ve güller yerine mutlulukların atılmasını istiyorum,
Ya da yüzüme bakılıp nice ölümlere ulaşmayı.
Her gün farkında olmasam da tükettiğim hayatımı,
Artık bir an önce sonlandırmak istiyorum.
Yeniden doğuşlara lüzum yok, toprakla bir bütün olsam kafi.
Gök gürültüleri de eksik olmasın ki,
Dışarı çıkıp gelemesin kimse bu renksiz cenazeye.
Neler diyebileceğimi bilemeyecek kadar çaresizken içim,
Ben artık ne için devam edeyim kendimi anlatmaya?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder