17 Mart 2019 Pazar

Cellat


Geçmişin bir toplu iğnenin ucuna toplanıp,
Sahip olduklarımıza batıp hislerimizi kanatmasıyla,
Açardık gözlerimizi aydınlık gökyüzündeki bulutların altında.
Ne kadar veda mektubu da yazsam aldığım kararlara,
Bir mürekkep lekesi gibi kalırdı yaşadıklarım aklımda.
Sararırdı satırlara kazıdığım o alnı ak cümlelerim.
Bilmezdi ki yaşam,
Ölüme yaklaştığım her dakikada,
Katili olurdu şu güne dek beslediklerimin.
Boyun eğmezdim belki yokluğa lakin,
Kelepçelere vururdum bileklerimi.
Birkaç anı saçılırdı etrafa.
Bunca vakit içimde saklanan, azap çektiren, diyemediğim,
O samimi sayılabilecek yalanlar,
Bir kurşun sıkıp kafama, hoşçakal bile demeden gittiler uzaklara.
Hüznün dalgalarda büyük bir mücadele vermesiyle,
Buluverdim kendimi dört bir yandan beni yakan sahillerde.
Kendi zenginliğinden bihaber olduğum çocukluğum,
Çakıl taşı bırakmıştı avcuma bir tebessümle.
Birbirini takip eden adımların altına saklanmıştı,
Ne olduğu pek belli olmayan hatıralar.
İstediği kadar kılıcını değdirsin göğsüne hayat.
Gerekirse saplasın yalnızlığına.
Lakin şunu hiçbir zaman unutma:
Sen ki gerçeklerden uzak kalan,
Balta girmemiş ormanlarda tahayyüllü derelerden su içen bir yerlisin.
Yapraklarında büyüyen umutları yaksa da o caniler,
Senin kabullenebilme ve gelişebilme yeteneğini bilmezler.
Ne kadar diken olursa olsun seveceğin güllerde,
Ne kadar sarmaşık olursa olsun tırmanacağın ağaçlarda,
Kaldır başını yukarıya ve ilerle gökyüzüne.
Unutma ki gelecek bulutların ardında saklıdır.
Bakma hiçbir celladın gözüne.
Devam et ve teslim et kendini özgürlüğe.
Bu gibi yaşanması mümkün olan hikayeler,
Hikaye olmanın da ötesindeler.
Köklerinin evim olduğu bir ağacın altında,
Devam edeceğim ben de yaşamaya.
Nice çalılıkların arkasında nice güzellikler buldum ben.
Sen bunların hiçbirinin farkında değilken.
Şeritler halinde geçtikten sonra kayboluş,
Donup göz kırpardı düşüncelerim.
Romanlara sığmayıp taşacak kadar fazla hikayeler anlattım sana.
Fakat söyleyemedim hiçbir zaman o meşhur sözü.
Korktuğumdan değildi bu eylemden kaçışım.
Yalnızca ama yalnızca,
Senin buna cevap veremeyeşindeki meçhulluktu.
Zincerlere boğardı o asırlar boyunca,
Mızrağıyla ön yargıları öldürdüğü günden,
Büyük patlamalara eşlik ettiği bugüne,
Değişmeyip insanı delirten o çılgın cümle.
Bunu bildiğim halde devam ettim.
Sadece yaşamaya değil,
Aynı zamanda kendimi kendime katlettirmeye!
Çünkü bilmelisin ki gecelerimi daha karanlık hale getiren celladım:
Akla dahi gelemeyecek kadar ürkütücü olan diyarlarda,
Bir yaşam hediye ettin bana yürüyorken darağacına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder