24 Ocak 2019 Perşembe

Densiz


Aydınlığa uzak yerlerde bir başına,
Terk edilmiş, mahzun, çaresiz ve yarım bırakılmış,
Biraz da tekmelenmiş zayıflıklardan yapılma,
Kağıttan bir kutu bastı üstüme ansızın.
Öylesine çıkarcı ve öylesine aptaldı ki,
Ona karşı gelenlere en büyük ızdırabı,
Ayaklarının önüne bir halı misali seriyordu.
Hiçbir zaman düşünememişti değişimi ve gelişimi.
En büyük güvencesi ise tanrı olsa gerekti.
Geçti zaman, kesildi eller, kırıldı dişler,
Kalkıldı ayağa alnı ak, hırslı ve mücadeleci,
Kanımızı dahi donduran ayazlarda,
Sadece paltosu ve silahı olan askerler gibi,
Yürüdüm durmaksızın bu densiz yollarda.
Masaların üstünde meydan okurdum ona.
Ellerimi gökyüzüne açmak yerine,
Tırnaklarımı batırdım onların gözlerine.
Aktıkça kırmızı düşler o kirli çukurlardan,
Suladıkça o kurumuş dudaklarımı,
Devam edecektim her gece birilerini katletmeye.
Siyahların içinden ortaya çıkma,
Ellerimize kış günlerinde titreyerek sürdüğümüz,
Savaş boyalarını kazımıştım sırtıma.
Korkakların kabusu, güçlülerin ise savaş çağrısı olan,
O yüce sembolleri sergiledim her zaman.
Bitap düşerdi ruhum bazen lakin,
Devam ederdim bıkmadan, usanmadan,
O kendini bilmez mahluğa meydan okumaya.
Anlamsızdı kabuslarımdan korkmak.
Aldım elime bir çekiç.
İndirdim gördüğüm her camsı hayallerin,
İçi boş kafalarına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder