5 Kasım 2018 Pazartesi

Serin


Yeni bir cenaze başlamadan önce vücudumda dolaşan,
Geleceğin ezgileriyle kafamı karıştıran,
Soğuk bir zaman diliminde düşüncelerim ağlıyordu.
Zamanın köşe bir sokak lambasından yansımasıyla,
Anlamıştım ağaçların yalnızlığını.
Takdire şayan mücadelelerden oluşan tatsız zaferler sonucu,
Karanlığın içinden mavilikler doğuyordu.
Demir parmaklıkların ardından hiçliğe bakan gözlerim,
Kanıyorlardı bir dumandan acıyı tadarak.
Anılarımın şeritler halinde duvarlardan geçmesiyle,
Kendimi aynı yerde ve serinlikte buluyordum.
Her nefes alışımda kulaklarımı rahatsız eden cızırtının içinde,
Yüreğimden dökülen gözyaşlarını topluyordum.
Başını kapılara vuran gölgelerle birlikte,
Kaybolmaya yüz tutmuş hapishanede ömrümün sabahlarını geçiriyordum.
Ardından beyazlıklar belirmeye başlardı.
Fırtına öncesi sessizliği ayaklarının altına alan karanlığım,
Çalıntı özgürlüklerden haraç kesiyordu.
Uykunun gözlerimden akması sonucu,
Mezarlığıma hiddetle saldırıyordum.
Yüksek dağlardan gelen tamamlanmamış duygular,
Kendilerini bu demir parmaklıklara asıyorlardı.
Çekmiş ve çekecek olduğum acıların akıbeti,
Düşünmekten kamburu çıkmış bir zavallının elindeydi.
Bir kırmızılık süzülürdü kuraklaşmış gönüllerde.
Yosun tutmuş bedenlerin yaralarını,
Kaçamak rüzgarlar okşardı.
Tüm bu yaşanılanların yanında kalan geçmişim,
Bir sigara yakardı.
Koridorlar boyunca uzanan gençliğim,
Kimsenin görmediği ormanlarda kaybolurdu.
Geri döndüğü vakit,
Her şey başa sarardı.
Cenazede ağlayan umutlar,
Tek bir el ateş ederlerdi,
Yalnızlıktan haciz yemiş bedenime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder