Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
8 Kasım 2018 Perşembe
Lilium
Gölgesi düşmüş puslu gecelerin,
Bağrından kopup gelen cansız bir çiçek,
Bana cevap veremediğim sorular soruyor.
Kuzeye doğru ilerlerdim üşüyerek.
Vicdanına haciz gelmiş bir adamın,
Kirli tırnaklarından ibarettim sadece.
Bir sigara yakardım tüm buzlar erimeye başlardı.
Solgun sabahların cenazelerine benzerdim.
Kim bilir kaç kez intihar etmişti neşem?
Kırık dallara bir ip gibi bağlıydı hayatım.
Ne tarafa estiyse rüzgar ben de orada oluyordum.
Üstlerine amansızca bastığım sahiller severdi beni.
Her gece deniz ağlardı çaresizce.
Yakarışları tüm sokakları inletirdi.
Yağmurun cezalandırdığı bir sandalyede,
Elleri bağlı bir adam dururdu karşımda.
Sararmaya başlamış dişleriyle,
Bir gülümseme hediye ederdi bana.
Şu ana kadar görülmüş tüm fırtınalar,
Hiçbir anlam ifade etmezlerdi içimdekilerin yanında.
Balkon kenarlarında dökülen birkaç anı,
Sırtlarındaki yüklerle gelirlerdi karşıma.
Şimşekler çakar gece hayat bulurdu.
Soğuk yollarda can verirdi gençliğim.
Karanlığın esaretinden kurtulmadan,
Yeni bir gün doğumunu arzulardı.
Ay parçalanırdı bu naralara karşı,
Gök taşı misali çakılırdı yeryüzüne.
Yaz beni terk etmiş,
Çektireceği acılar için yerini sonbahara bırakmıştı.
Son kez içiyordum sigaramı,
Bu düzensizliğe bir korku getirebilmek adına.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder