Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
11 Kasım 2018 Pazar
Gözyaşı
Bir gözyaşı hapsettim ruhumun bitap düştüğü bir gecede.
Müzikler, araba sesleri ve durmaksızın içi kan ağlayan insanlarla,
Dolduruyordum o şeffaf güzelim pencerelerimi.
Bir anda gelen ani üşüme hissi,
İster istemez uğruna kendimi yok ettiğim zamanları,
Hatırlatırdı bu karanlık tarafından aç bırakılmış odada.
Duvar kenarlarında gezerdi geçmişin görüntüleri.
Gece gündüz demeden aklıma saldırırlardı.
Bazen birkaç darbeyle bazen ise sadece bir küfürle,
Devam ediyordum nereye gittiği bilinmeyen yolda.
Soğuk bir kaldırım taşını evi bellemiş bir salyangoz,
Ağır ağır hareket etmesine rağmen,
Bana bu amansızca varlığını sürdüren yolda fark atmıştı.
Yaşayamaz lakin hareket edebilirdi bedenim.
Gözümün önünden ayrılmayan bir yerde,
Elimdeki meşaleyle ilerliyordum tüm yalnızlığımla.
Yeryüzünün en derin noktasına doğru giden,
Bencil ve öfkeli bir çukur vardı karşımda.
''Sen miydin gelen?'' dedi ve güldü.
Ne kadar birikmişse içimdeki öfke,
İşte o an çıktı açığa yok etti tüm korkuları.
Geriye yalnızca yalın, saf bir gözyaşı kalmıştı.
Yeni diyarlarda, farklı mevsimlerde lakin hep aynı olan gecede,
Bir gözyaşı hapsettim.
Tüm hayatımın duygularla bütünleşip yok olmasındansa,
Ben onları ufak bir gözyaşında sakladım.
Zihnimi dinç tutan rüzgarın ölüm haberini aldıktan sonra,
Var olamadı özgürlüğüm hiçbir zaman bu topraklarda.
Acının deniz kenarındaki kumların ardına saklanıp,
Ne zaman ağlasam beni yerin içine çektiği gecede,
Ben bir gözyaşı hapsettim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder