Yavaş yavaş beni terk edercesine,
Kapıyı çarparak gidiyordu bilincim.
Kör koridorlarda yankılanırdı paslı yalnızlığım.
Hep bir tükeniş hep bir bekleyişle birlikte,
Yarınlardan medet umardım.
Umutlarım ayaklarına bir gülle bağlamış,
Ve bir denize atlamıştı.
Bir kulaç dahi atamazdım.
Kül kokardı gençliğim.
Birkaç sigaranın ardından kendimi yakardım.
Yaşamak neydi?
“Bilmem ben hiç yaşamadım.”
Dedi yaşlı adam.
Bir kadeh şarap ikram ettim.
Biraz içer sonra anlatmaya başlardık kendimizi.
Bir de gelip geçen zamana yakınırdık.
Bir soru daha takıldı sonra aklıma:
Umut neydi?
“Uzun zaman önce battılar karanlık bir denizde.”
Dedi yaşlı adam.
Bir sigara ikram ettim sonradan.
Şu ana kadar içilmemiş en ağırından.
Bir şarkı çalardı gecenin bu saatinde.
Başlamıştı yeniden dans etmeye sorular zihnimde.
Yargılanmak neydi?
“Tanrının aptal bir oyunuydu sadece.”
Dedi yaşlı adam.
İkram edebileceğim tek bir şey kalmıştı:
Kırık bir kalem uzattım ona.
Yeni bir dünya dalgalandı sonra göklerde.
“Daha önce buralarda yürümüştüm.”
Dedi yaşlı adam.
Özgürlüğüme bıraktılar kendilerini gözyaşlarım.
Kapkaranlık bulutlar sarmıştı dört bir yanımı.
Bir yağmur başladı sonradan.
Yağmur damlalarıyla yıkanmıştı yalnızlığım.
Yeni bir yaşama yelken açarcasına,
Koşuyordum mutluluğa ulaşmanın hayaliyle.
Yaşlı adama buruk bir gülümseme hediye edip,
Veda ettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder