23 Eylül 2018 Pazar

Yalnız Astronot



Dumanlar anlatırdı tüm olan biteni.
Beyaz duvarlara ulaşırdı aklımdakiler.
İnsanın gözünü alan bir ışık sarardı beni.
İçindekilere hiç ulaşmamış bir kadın dururdu.
Soğuk yağmur bulutlarının bolca bulunduğu bir akşamda,
Gözlerine bakardım bir kelime dahi edemezdi.
Kim bilir en son ne zaman ağlamıştı?
Köşe duvarlarda saklanarak severdim onu.
Koskoca bir boşluk vardı içinde bol gezegenlisinden.
Kaskını kaybetmiş bir astronot gibi,
Nefesim kesilerek dolaşırdım o uzayda.
Gezegenleri teker teker dolaşır,
Bir yaşam arardım.
Yıldızlar kayardı üstümden,
Bir dilek tutardım elimde hiçbir şey olmadan.
Veda ederdim ayrıldığım her gök cismine.
Uzaylılar kaçırırdı beni .
Anlatmamı isterlerdi içimdekileri.
Bir oraya bir buraya savrulurdum.
Biraz şundan biraz da bundan hesabı,
Kapatmaya çalışırdım içimdekileri.
Tam doğru yere ayak bastığımı zannederken,
Bir kasırga çıkardı beni atardı oradan.
Devam ederdim yaşamaya.
Devam ederdim o kadını sevmeye.
Böyle bir arayışa benzerdi seni sevmek.
Tüm duygularımı bir uzay mekiğinde saklayıp,
Gezegenlere fırlatırdım.
Hangi gezegenin doğru olduğunu bilmezdim belki ama,
Bir gün o gezegeni bulup,
Sana ulaşacağımı bilirdim.
Çünkü sen gündoğumundaki ışıklar kadar,
Canlıydın benim ruhumda.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder