Zaman devam ettiği ve ölüm var olduğu sürece yazacağım. Bu süreç içerisinde geçmiş ve geleceğin etkileri bu satırlara kazınacak. Eğer ben yazıyorsam dizelerimde ruhumdan da bir parça vardır.
27 Mart 2018 Salı
Kum Saati
Kapatılmışken ruhum zincirli bir odaya,
Bu dikenli havada her nefes alışımda,
İki sırrın arasında daralan ciğerlerim acı çekiyor.
Bir kum saati belirdi karşımda,
Zamanın akışına karşı çıkan bu varlık,
Rotası olmayan bir yolculuğa çıkarttı eksik kalmış bilincimi.
Duvarlarda kan lekeleri,
Kaldırımlarda şarap şişeleri,
Bu yolculuğun bedeli olmuş.
Gökyüzüne uzanmış dağların ardında giderek kaybolan güneş,
Son bir kez daha çarpıyordu bu yaralı bedenlere.
Sahnenin etrafına toplanmış seyirciler,
Büyük bir oyunu bekliyorlar.
Ortaya sundum en iyi rolümü birkaç ödül kazandım.
Ağızlarda gevelenen birkaç sözcük,
İnsanın kaderini belirler olmuş.
Korkuyla beraber inilen o soğuk merdivenlerin yamacında,
Hiddetli sözler havada uçuşuyorken,
Kum saati kırılmaya başladı.
Eksilmeye, silinmeye...
Ardından ise yok olmaya...
Bir müddet sonra o şekilsiz cam parçasından kum değil,
Gözyaşları akar olmuştu.
Çimenlerde biten güller,
Boğulmuşlar duygu selinin altında.
Zamanı tamir etme iddiasıyla iki elçi geldi yokun içinden.
Elçiye zeval olmaz dedi biri,
Ateşkes imzalandı.
Kadehlerin arasına koyulmuş ruhum,
Siyah canavarlar tarafından.
Delinin biri bir köşeye çekilmiş,
Kanayan yarasını seviyor.
İnsanları izliyor ufak bir ağıt eşliğinde.
Bir şeyler geveliyor ağzında kimsecikler dinlemiyorken.
Kum saatini baş aşağı döndürünce,
Atıverdi kendisini ruhum,
Anıların muhafızı olan bir sahil kenarına.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder