Bir labirentin sarmaladığı,
Bu küçük siyah odada,
Yine bir yüzümü karanlığa döndüm.
Bu odaya gecenin girmesini sağlayan pencerenin yanında,
Hareketli yanılsamalar içinde,
Gelecekteki beni kurguluyoruz.
Etrafımı sarmalayan labirentin dışına çıkmaya çalışıyorum.
Koridorlar soğuk, ürkütücü ve yalancı.
Bu yüksek duvarlar benim mezarlığım.
Anılarımı ve her saniye yok olmaya yüz tutan bedenimi,
Işte burada sergiliyordum.
Her duvarda farklı bir hikaye,
Farklı bir ceset.
Bu mezarlığın girişindeki sessiz mezarcı,
Her gece duyguların esiri oluyor.
Geleceğin kurbanı, geçmişin muhafızı oluyor.
Bu zaman zarflarında mezarcının sessizliği,
Bir gece aniden bir çığlıkla son buluyor.
Sadece sessizliği değil varlığı da son buluyor.
Duvarlara çarpan o derin çığlık,
Anıları yıkıyor ve onları ebedi yolculuğuna uğurluyor.
Gökyüzündeki Ay,
Bu yıkık duvarların koruyucusu oluveriyor.
Tüm bunlar olurken bir köşede yalnız olan ben,
Artık labirentten kurtulmuştu.
Özgürlüğe gittiğini zannetmişti.
Bilmiyordu ki o duvarların arasında sıkışmış,
Orada toz olmuş,
Ölüm yeni kadim dostu olmuştu.
Zaman artık önemini yitirmiş,
Bir tutsağını daha kaybetmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder